Bugün Hangi Parfümü Denediniz

asaid

Üye
TürkParfüm Üyesi
Replica - Tea Escape
oje kokusunu temsil eden bol formaldehitli keskin ekşi reçine ile başlıyor yavaş yavaş duvar boyası ve bazı yapıştırıcı içeriklerinde bulunan uzaktan kokusu asetona benzer fakat yakından çok daha reçinemsi acı bir profili olan etil asetata doğru evriliyor. Chado'nun Jasmine Pearls adlı Yeşil çay yaprağına sarılı Yasemin çiçeklerinin yanlışlıkla 3 kat yoğunlukta ve hayli uzun süre demlendirildiğinde oluşan acı-keskin-yeşil-çiçeksi dokusunu simgeliyor benim için. Böyle bir deneyimim olmasa hayli kimyasal bulurdum fakat şimdi bilemiyorum. Ekstra yoğun çok demli yaseminli yeşil çay olarak zihnimde kalacak. Kullanılabilir mi bilmiyorum, bence hayır, ama ara sıra koklaması zevkli ve farklı bir deneyim olacaktır.

edit: sonları kullanılabilecek yumuşaklıkta yine de hayli demli bir yeşil çay, ama o zamana kadar beklemek kolay değil.
 
Son düzenleme:

baykalbul

Administrator
Yönetici
Site Sahibi
TürkParfüm Üyesi
Thierry Mugler Mirror Mirioir des Joyaux for women and men :)

Ham miskli paçuli, Ud ve bunlara ferahlık veren bir şey belki Lavanta . Lavanta ama çok ön planda da değil. Harika bir iş ve kuvveti iyi bence parfümün :) . Arabik tarzda tuvarlak güzel bir parfüm :)
 

Perpetual_Burn

Üye
TürkParfüm Üyesi
Marlou 50ml D'ambiguite

Kupkuru tozlu tensel kimyon ve oldukça yağlı, hayvansal bir kunduz ile oluşturulmuş tozlu ve oldukça kuru hayvansal bir deri akoru ile açılıyor Marlou D’ ambiguite. Buradaki Kunduz ve Kimyon iş birliği; Van Cleef Pour Homme, Leonard Pour Homme gibi old school derilerdeki tozlu saydam deri kemer oluşumuna fazlasıyla benzemekte, hatta HD bir selamı niteliğinde denilebilir, çünkü benim gözlemim; bu gibi eski maskülenlerdeki deri akoru biraz saydam ve aromatik yönlerin deri akorundan bir çizgi üstte olduğu şeklinde.

Kısa bir süre sonra; Kunduz yağının tam burun direğine vuran hafif sivri ekşimsi derili hayvansallığı ve kuru tensel kimyonun oluşturduğu %60 opak, geri kalanı saydam dumanlı deri akorunun köşelerden çekilip gerdirilmesi ve altının da güzel misk bileşenleriyle doldurup; miskin o kendine has sakızsı, ılık terli, buruk hayvansal tatlılığı ile birlikte pek fazla değişim göstermeden kurumaya devam ediyor, hatta o kadar kuru bir hale geliyor ki, en son durumunu kendi teninizden bile ayırt edemiyorsunuz D’ Ambiguite’ in.

Aslında aromatik yönlerinden arındırılmış Nina Ricci Phileas, Van Cleef Pour Homme, sabunsuluğundan ayrıştırılmış Kouros, aromatik yabani otları koparılmış bir Furyo, hatta hatta tema olarak çok farklı olsalar da ucundan Musc Koublai Khan gibi maskülenlere selam niteliğinde kaliteli bir misk olarak da düşünülebilir Marlou D’ Ambiguite. Yine D’ Ambiguite gibi zaman makinesi; aldehitler ailesine ve aromatikli derilere de uğrayıp, skalasını daha da geniş tutan bir de Fumabat var ki o apayrı bir konu. Çok kıyaslanılabilir olmasalar da Fumabat daha katmanlı ve ciddi diyebilirim, ama D’ Ambiguite kesinlikle daha eğlenceli.

Tene benzer kimyon kullanımı, animalik kunduz yağı ve katmanlı miski ile bana; Tüyleri ıslanmış ama derisi kupkuru bir sokak hayvanını, fön işlemi esnasında yanan saç tellerini, bir halı yıkama işletmesinin darağacındaki sahiplerine kavuşmayı bekleyen halıların önünden geçerkenki buruk rutubetli havayı, uzun süredir yıkanmamış ortası sararmış bir el havlusunu, basık bir Playstation salonundaki hiç değiştirilmeyen temizlenmeyen deri koltukları ve hızlıca yenilen tost ya da cips sonrası düşüncesizce ve acele ile dokunulan yağlı oyun konsollarını ve kafe tuvaletine oldukça yakın artık kaç numara ise bu masayı, yağlanmış saçları ve birkaç günlük birikmiş kirli sepetini anımsattığını da belirteyim. Aslında kısaca D’ Ambiguite için; deri ve tüy mevzusu da denilebilir hatta insan-hayvan-nesne. Ya da kurumuş yağlı bir şeyler.

D’ Ambiguite oldukça zor ve yoğun bir hayvansallık ile anılıyor, fakat ben o kadar zor bulmadım, hatta forumda ne kadar D’ Ambiguite dekantı varsa hepsini satın alıp boş bir tentürdiyot şişesinde birleştirip şarap mantarı ile ağızını kapatıp uzun vadede kullanma hayallerine kapılacak kadar da sevdim.
 

baykalbul

Administrator
Yönetici
Site Sahibi
TürkParfüm Üyesi
Marlou 50ml D'ambiguite

Kupkuru tozlu tensel kimyon ve oldukça yağlı, hayvansal bir kunduz ile oluşturulmuş tozlu ve oldukça kuru hayvansal bir deri akoru ile açılıyor Marlou D’ ambiguite. Buradaki Kunduz ve Kimyon iş birliği; Van Cleef Pour Homme, Leonard Pour Homme gibi old school derilerdeki tozlu saydam deri kemer oluşumuna fazlasıyla benzemekte, hatta HD bir selamı niteliğinde denilebilir, çünkü benim gözlemim; bu gibi eski maskülenlerdeki deri akoru biraz saydam ve aromatik yönlerin deri akorundan bir çizgi üstte olduğu şeklinde.

Kısa bir süre sonra; Kunduz yağının tam burun direğine vuran hafif sivri ekşimsi derili hayvansallığı ve kuru tensel kimyonun oluşturduğu %60 opak, geri kalanı saydam dumanlı deri akorunun köşelerden çekilip gerdirilmesi ve altının da güzel misk bileşenleriyle doldurup; miskin o kendine has sakızsı, ılık terli, buruk hayvansal tatlılığı ile birlikte pek fazla değişim göstermeden kurumaya devam ediyor, hatta o kadar kuru bir hale geliyor ki, en son durumunu kendi teninizden bile ayırt edemiyorsunuz D’ Ambiguite’ in.

Aslında aromatik yönlerinden arındırılmış Nina Ricci Phileas, Van Cleef Pour Homme, sabunsuluğundan ayrıştırılmış Kouros, aromatik yabani otları koparılmış bir Furyo, hatta hatta tema olarak çok farklı olsalar da ucundan Musc Koublai Khan gibi maskülenlere selam niteliğinde kaliteli bir misk olarak da düşünülebilir Marlou D’ Ambiguite. Yine D’ Ambiguite gibi zaman makinesi; aldehitler ailesine ve aromatikli derilere de uğrayıp, skalasını daha da geniş tutan bir de Fumabat var ki o apayrı bir konu. Çok kıyaslanılabilir olmasalar da Fumabat daha katmanlı ve ciddi diyebilirim, ama D’ Ambiguite kesinlikle daha eğlenceli.

Tene benzer kimyon kullanımı, animalik kunduz yağı ve katmanlı miski ile bana; Tüyleri ıslanmış ama derisi kupkuru bir sokak hayvanını, fön işlemi esnasında yanan saç tellerini, bir halı yıkama işletmesinin darağacındaki sahiplerine kavuşmayı bekleyen halıların önünden geçerkenki buruk rutubetli havayı, uzun süredir yıkanmamış ortası sararmış bir el havlusunu, basık bir Playstation salonundaki hiç değiştirilmeyen temizlenmeyen deri koltukları ve hızlıca yenilen tost ya da cips sonrası düşüncesizce ve acele ile dokunulan yağlı oyun konsollarını ve kafe tuvaletine oldukça yakın artık kaç numara ise bu masayı, yağlanmış saçları ve birkaç günlük birikmiş kirli sepetini anımsattığını da belirteyim. Aslında kısaca D’ Ambiguite için; deri ve tüy mevzusu da denilebilir hatta insan-hayvan-nesne. Ya da kurumuş yağlı bir şeyler.

D’ Ambiguite oldukça zor ve yoğun bir hayvansallık ile anılıyor, fakat ben o kadar zor bulmadım, hatta forumda ne kadar D’ Ambiguite dekantı varsa hepsini satın alıp boş bir tentürdiyot şişesinde birleştirip şarap mantarı ile ağızını kapatıp uzun vadede kullanma hayallerine kapılacak kadar da sevdim.
:) Teşekkürler. Pazarımızı şenlendirdin, keyif verdin hocam gene nazar değmesin inşallah :) .

Kimyon, hmm kısmen zor bir koku ama potansiyeli olan bir koku. Diğer koku notaları ile ben mükemmel iş çıkarabilirim diyen bir figuran oyuncu bence ama kimbiir başrole yardımcı oyuncu da olabilir, bu potansiyeli görüyorum.

Pazar gününe gelirsek evet öğrencilik yıllarında pazartesi sendromu vardı ama 1984:-85 lerde pazar sendromu vardı bende. o zamanlar trt hakimdi tek kanal falan. Cuma, cumartesi çizgi filmler çıkardı hele de cumartesi günü ama gel gör ki pazar günü sabah 11 civarı avrupa tarz keman falan konser çıkardı ve zevksizdi o çzigi filmler yanında. tamam ayrı bir zevki olabilir ama çocuk için gerçekten koca bir gün için hayal kırıklığı idi. Aslında köye de gittiğimiz pazar günleri olurdu ki köy, doğa çok güzel bir şey ve insan şehirde de uzaklaşmamalı doğadan. Doğa ile iç içe havuzlu, müstakil havuzlu, parklı, bahçeli apartman modelleri hatta gökdelenleri gördüm mimaride. böyle olmalı bence şehir dediğin de :) .

ŞArkı metal tarz mı hocam. seviyorum bu tarzı da :) . son şarkımı bu tarz yaptım, sayfada yayınlayabilirim :) . JAponca da söyledim :D .
 

Perpetual_Burn

Üye
TürkParfüm Üyesi
:) Teşekkürler. Pazarımızı şenlendirdin, keyif verdin hocam gene nazar değmesin inşallah :) .

Kimyon, hmm kısmen zor bir koku ama potansiyeli olan bir koku. Diğer koku notaları ile ben mükemmel iş çıkarabilirim diyen bir figuran oyuncu bence ama kimbiir başrole yardımcı oyuncu da olabilir, bu potansiyeli görüyorum.

Pazar gününe gelirsek evet öğrencilik yıllarında pazartesi sendromu vardı ama 1984:-85 lerde pazar sendromu vardı bende. o zamanlar trt hakimdi tek kanal falan. Cuma, cumartesi çizgi filmler çıkardı hele de cumartesi günü ama gel gör ki pazar günü sabah 11 civarı avrupa tarz keman falan konser çıkardı ve zevksizdi o çzigi filmler yanında. tamam ayrı bir zevki olabilir ama çocuk için gerçekten koca bir gün için hayal kırıklığı idi. Aslında köye de gittiğimiz pazar günleri olurdu ki köy, doğa çok güzel bir şey ve insan şehirde de uzaklaşmamalı doğadan. Doğa ile iç içe havuzlu, müstakil havuzlu, parklı, bahçeli apartman modelleri hatta gökdelenleri gördüm mimaride. böyle olmalı bence şehir dediğin de :) .

ŞArkı metal tarz mı hocam. seviyorum bu tarzı da :) . son şarkımı bu tarz yaptım, sayfada yayınlayabilirim :) . JAponca da söyledim :D .
O bahsettiğiniz çizgi film kuşağı zamanı diğer keyifsiz programların bıkkınlığını ben de çok yaşamıştım çocukluğumda Baykal Hocam :)

Evet Baykal Hocam, Sludge Metal olarak kategorilendirilebilen bir türden. Türün ve grubun olayı çoğunlukla gitar tonunda gizli. Normal akort düzeninden 2 ya da 2.5 ses pestir Mastodon’ un gitarları. Bir de harmanlayıp düzenleyerek kullandıkları malum efektler ile bu akort düzeni kompundan da grubun tonu oluşuyor. Direkt açılış riffinde de rahatlıkla duyulur zaten. Oldukça kirli çamurlu bir tondur Mastodon’ un ya da diğer Sludge gruplarının tonu. Aslında köken olarak yine Heavy Metal’ in temel grubu kabul edilen Black Sabbath’ a bağlıdır yine, onların Heavy Metal’ i; oluşturdukları yapı itibariyle farklı kategorilere ayrılmıştır, bunlardan birisi de Doom Metaldir. Doom Metal de kendi içinde Blackned Doom ve Stoner Doom olarak ayrılır, Mastodon’ un Sludge tarzı da buradaki Stoner Doom’ dan devşirme bir türdür aslında. Yine Punk izleri hafiften Southern izleri falan çok görülür. Mastodon’ un asıl olayı çok daha farklı tabii, Sludge’ ı progresif ögelerle harmanlarlar :) neyse :) parçayı seçmemin nedeni de gitar tonundaki o çamurluluktu, başta groove’ lu bir şekilde toprak yüzeyini oyup daha sonradan sondaj misali toprakta devam eden gitar riflerini yakıştırmıştım D’ Ambiguite’ e, ben de The Hunter albümlerini dinliyordum, öyle denk geldiler :)

Bu parçada da girişteki punk riffinin hemen ardından bahsettiğim ton çok rahatça duyulabilir :)

 

baykalbul

Administrator
Yönetici
Site Sahibi
TürkParfüm Üyesi
üst edit: bunu yazdım ama şunu da söyleemek istiyorum Hz.Muhammet aşk en yiğidi bile devirri demiş. Aşk acısı yaşamak bence herkesin kaderinde var. Yaşamayan görmedim en güzel kızından en yakışıklı erkeğine. Yahu bu kadına tapılır diyorsun haşa da, ama kadın kader işte terkediliyor veya iki taraf istese de olmuyor. KAder ağlarını ördü mü örüyor arkadaşlar, sizlere de inşallah hayırlı kaderler dilerim sonsuza kadar inşallah Lütfen Rabbim Allah'ım :) ..

Evet bugün yeni bir parfüm denemek istiyorum ama içimdeki nefs, nefis, istekler bildiğim bir sevdiğim parfümü kullan diyor. Tıpkı insan ilişkileri gibi sanırım bu iş de. Yani kişi eski tanıdığı aarkadaşından sevgilisinden daha iyisi olsa ve sevse, aşk duysa bile gelenekselliğe, macera korkusuna kapılıyor, kim bilir kimi zaman bu da hayırlıdır kişiden kişiye.. :)

Sonuçta maceraya atılmaya karar verdim ve yeni bir şey deneyeceğim daha önce denemediğim falan :D .
 
Son düzenleme:

baykalbul

Administrator
Yönetici
Site Sahibi
TürkParfüm Üyesi
L'Eau du Navigateur L'Artisan Parfumeur for women and men
L'Eau du Navigateur L'Artisan Parfumeur for women and men 375x500.4682.jpg

Deri diye açıklanan nota kunduz yağı olabilir. 4 mevsim kunduz yağlı parfüm havası var parfümde. Odunsuluk var ama çok kuru odun gibi de değil. Straight to heaven by kilian a ((Noir Anthracite Tom Ford for men daha çok benziyor straigt to heaven a ) kısmen yakın bir hava ve reçineler çok sıcak olmadan katılıyor. Sandal odunu açıklanmamaış ama var gibi Amouage beach hut man havası var parfümde ama onun kadar sandal odunu da çok değil. Güzel bir deneim oldu @asaid hocam teşekkürler :) tekrar :D . Konusunu açarız inşallah :) .
 
Son düzenleme:

baykalbul

Administrator
Yönetici
Site Sahibi
TürkParfüm Üyesi
Atarebul İstanbul :)

Costume National Homme 'un klonu biliyorsunuz ve daha zayıf. Fiyat olarak belki aynıya geliyor hatta Costume Natinol homem aslında çok çok daha güçlü. Tercihim D batch bol sandalodunlu daha az Abatche göre karanfil baharatlı Costume Natinol Homme olur. Sandal odunu çok seviyorum ve Costume Natinol homme 'da çok uygun fiyatı bence.
 

Perpetual_Burn

Üye
TürkParfüm Üyesi
Kilian Single Malt

Ekşi elma likörü, malt deri parçaları, hafif sigara dumanı ve ekşi çürük fermente meyve bazlı viski-rom akoru ile başlayıp; ekşi mayalı, buruk, dolgun bir odunsu vanilya ile derinleşiyor ve diplerden yükselen acı, hafif baharatsı sedir tozları ile ahşap tonlar da yakalayıp, Paçuli - Amber kombinlerindeki kadife yayılımın biraz daha şeffaf ve boozy tabanlı hali ile köşelerde yayılım gösterip tenden uçuyor.

Klasik türk biralarına göre nispeten daha kaliteli olduğunu düşündüğüm; Weihenstephaner Vitus, Leffe Blonde - Brune gibi biralardaki güçlü maya kokularını çağrıştıran odunsu vanilyayı fazlasıyla beğendim, açılışındaki Viski akoru da bir o kadar doyurucu; fakat yaklaşık yarım saat sonra Bvlgari Black Orient ayarında biraz daha derinliksiz boozy bir şeylere dönüşmesi üzücü. İlk yarım saati ile elinde viski ve purosuyla Tony Montana’ yı beklerken sonrasında bir düğün salonunun arka bahçesinde hafif ticari bir aracın bagajında damat yakınları ile acele acele tekel ürünleri tüketirken buluyorsunuz kendinizi. Bu kokuyu bir iki sefer düğün vs. gibi bir organizasyonda Straight to Heaven ile Layer şekilde kullanmıştım, belki de ondan bu şekilde kaldı bende, bilemiyorum. Aslında her anlamda yine keyifli bir koku, ama mesele zaten fiyatı işte. Vanilyalı gövdeye geçişte malt ve kül pudralı kısım hafiften Ambre Narguile’ e dokunsa da tema olarak fazlasıyla farklı kokular, ama o likörsü hava itibariyle biraz benzeştiklerini söyleyebilirim, çok kısa süreli olsa da. Aslında Single Malt’ ın asıl aklıma düşürdüğü görüntü ise mutfakta bir yere dökülmüş Peynir Suyu oldu, sebebini bilmiyorum.
 

baykalbul

Administrator
Yönetici
Site Sahibi
TürkParfüm Üyesi
Kilian Single Malt

Ekşi elma likörü, malt deri parçaları, hafif sigara dumanı ve ekşi çürük fermente meyve bazlı viski-rom akoru ile başlayıp; ekşi mayalı, buruk, dolgun bir odunsu vanilya ile derinleşiyor ve diplerden yükselen acı, hafif baharatsı sedir tozları ile ahşap tonlar da yakalayıp, Paçuli - Amber kombinlerindeki kadife yayılımın biraz daha şeffaf ve boozy tabanlı hali ile köşelerde yayılım gösterip tenden uçuyor.

Klasik türk biralarına göre nispeten daha kaliteli olduğunu düşündüğüm; Weihenstephaner Vitus, Leffe Blonde - Brune gibi biralardaki güçlü maya kokularını çağrıştıran odunsu vanilyayı fazlasıyla beğendim, açılışındaki Viski akoru da bir o kadar doyurucu; fakat yaklaşık yarım saat sonra Bvlgari Black Orient ayarında biraz daha derinliksiz boozy bir şeylere dönüşmesi üzücü. İlk yarım saati ile elinde viski ve purosuyla Tony Montana’ yı beklerken sonrasında bir düğün salonunun arka bahçesinde hafif ticari bir aracın bagajında damat yakınları ile acele acele tekel ürünleri tüketirken buluyorsunuz kendinizi. Bu kokuyu bir iki sefer düğün vs. gibi bir organizasyonda Straight to Heaven ile Layer şekilde kullanmıştım, belki de ondan bu şekilde kaldı bende, bilemiyorum. Aslında her anlamda yine keyifli bir koku, ama mesele zaten fiyatı işte. Vanilyalı gövdeye geçişte malt ve kül pudralı kısım hafiften Ambre Narguile’ e dokunsa da tema olarak fazlasıyla farklı kokular, ama o likörsü hava itibariyle biraz benzeştiklerini söyleyebilirim, çok kısa süreli olsa da. Aslında Single Malt’ ın asıl aklıma düşürdüğü görüntü ise mutfakta bir yere dökülmüş Peynir Suyu oldu, sebebini bilmiyorum.
Teşekkürler kardeşim :) .

Hocam bira konusunda çok tecrübem yok ama bildiklerim var. Aslında genel olarak iki tip bira var diye biliyorum ki farklı kategoriler ile de ayrılabilir filtreli-filtresiz, SiyahYanık-Sarı bira gibi. "Acı bira vs Tatlı bira" olarak ayırıyorum biraları genel olarak. Tabi sarhoş olacak kadar bari içmeyin hele hele çok çok içmeyin diye de bir sosyal mesaj verelim :) ? :D. Maalesef çok sevdiğim bir abim, amcam dediğim bir kişi alkolden dolayı vefat etti, neyse...

"Efes Pilsen" acı bira sınıfına giriyor, diğer bir deyimle içimi sert, içimi zor bira diyebiliriz. Tuborg, Budweiser gibi biralar ise yumuşak içimli, içimi kolay biralar. Bu acılığı veya içimi kolaylığı ne veriyor, ne ile sağlıyorlar bilmiyorum şu an. Gıda Mühendisi çok arkadaşım var, sorayım inşallah. Efes Pilsen 'de çalışan Gıda Mühendisi akrabam vardı ve şu an bir büyük meşrubat firmasında..

İçine sitrikasit konmadan önce buz gibi bira içmiş Efes Pilsen 'de ve harika bir şey, benzersiz diyordu. Aslında maalesef kolalarda da bulunan sentetik asit dişleri zayıflatıp çürümesine yol açıyor. Doğallıl çok önemli. Torku doğal no on gazoz yaptığını iddia ediyor bakacağım inşallah içinde sentetik asit var mı yok mu diye :), ağır işsizlik mi yoksa haha :D ..

Efes Pilsen 'de çalışanların içki içmesi yasak ama serbest aslında. Bu gizli bir kural çünlü serbest iken bira içki içmek çok sarhoş olmuş iş zamanı, sızanlar, etrafda şişeler. Bu yüzden yasak denmiş ama dozunda içene karışmıyormuş Anadolu Holding Efes Pilsen...

Hattagröder mi ne bir Alman birası var okunuşu genizden zor bir okunuş aklıma bira diyince hep o gelir. Bu mesajı takip edin eklemelerim olabilir :)

Avrupa'da kafelerde evyapımı tarzı biralar sunuluyor.. Portakal suyunun kısmen şeftali ile birleşimi gibi güzel bir renkte. Türk biralarının en büyük özelliği filtreye çok önem vermesi, bu özellik her bira markasında yok yurtdışı..

Birada arpa seçilmesinin sebebi kavuzlu olması. Başka sebepler de olabilir. İnce bir plastiğe benzer bir kalın zar şeklinde bu arpa kavuzu. Mayalandırma hsvuzunda Arpa kavuzu arpadan ayrılıyor su içinde. Kavuz dibe çöküyor önce (karıştırıldaktan sonra büyük ihtimalle) ve zaten altta bulunan elek, filtreye yardımcı ek bir doğal elek, filtre oluşuyor. İşte arpa bu yüzden seçiliyor dediğim gibi. Yapay filtre tıkanmamış, maliyeti yükseltici zırt pırt filtre yıkamak azalıyor, kimi zaman filre değişimi daha aza iniyor gerekirse..
 
Son düzenleme:

Perpetual_Burn

Üye
TürkParfüm Üyesi
Teşekkürler kardeşim :) .

Hocam bira konusunda çok tecrübem yok ama bildiklerim var. Aslında genel olarak iki tip bira var diye biliyorum ki farklı kategoriler ile de ayrılabilir filtreli-filtresiz, SiyahYanık-Sarı bira gibi. "Acı bira vs Tatlı bira" olarak ayırıyorum biraları genel olarak. Tabi sarhoş olacak kadar bari içmeyin hele hele çok çok içmeyin diye de bir sosyal mesaj verelim :) ? :D. Maalesef çok sevdiğim bir abim, amcam dediğim bir kişi alkolden dolayı vefat etti, neyse...

"Efes Pilsen" acı bira sınıfına giriyor, diğer bir deyimle içimi sert, içimi zor bira diyebiliriz. Tuborg, Budweiser gibi biralar ise yumuşak içimli, içimi kolay biralar. Bu acılığı veya içimi kolaylığı ne veriyor, ne ile sağlıyorlar bilmiyorum şu an. Gıda Mühendisi çok arkadaşım var, sorayım inşallah. Efes Pilsen 'de çalışan Gıda Mühendisi akrabam vardı ve şu an bir büyük meşrubat firmasında..

İçine sitrikasit konmadan önce buz gibi bira içmiş Efes Pilsen 'de ve harika bir şey, benzersiz diyordu. Aslında maalesef kolalarda da bulunan sentetik asit dişleri zayıflatıp çürümesine yol açıyor. Doğallıl çok önemli. Torku doğal no on gazoz yaptığını iddia ediyor bakacağım inşallah içinde sentetik asit var mı yok mu diye :), ağır işsizlik mi yoksa haha :D ..

Efes Pilsen 'de çalışanların içki içmesi yasak ama serbest aslında. Bu gizli bir kural çünlü serbest iken bira içki içmek çok sarhoş olmuş iş zamanı, sızanlar, etrafda şişeler. Bu yüzden yasak denmiş ama dozunda içene karışmıyormuş Anadolu Holding Efes Pilsen...

Hattagröder mi ne bir Alman birası var okunuşu genizden zor bir okunuş aklıma bira diyince hep o gelir. Bu mesajı takip edin eklemelerim olabilir :)

Avrupa'da kafelerde evyapımı tarzı biralar sunuluyor.. Portakal suyunun kısmen şeftali ile birleşimi gibi güzel bir renkte. Türk biralarının en büyük özelliği filtreye çok önem vermesi, bu özellik her bira markasında yok yurtdışı..

Birada arpa seçilmesinin sebebi kavuzlu olması. Başka sebepler de olabilir. İnce bir plastiğe benzer bir kalın zar şeklinde bu arpa kavuzu. Mayalandırma hsvuzunda Arpa kavuzu arpadan ayrılıyor su içinde. Kavuz dibe çöküyor önce (karıştırıldaktan sonra büyük ihtimalle) ve zaten altta bulunan elek, filtreye yardımcı ek bir doğal elek, filtre oluşuyor. İşte arpa bu yüzden seçiliyor dediğim gibi. Yapay filtre tıkanmamış, maliyeti yükseltici zırt pırt filtre yıkamak azalıyor, kimi zaman filre değişimi daha aza iniyor gerekirse..

Öncelikle başınız sağolsun Baykal Hocam. Bira olayı da aslında parfüm vesaire gibi bir kültür ve skalası da en az parfüm kadar geniş bir kültür. Benim hiç bu olaylardan haberim yokken, Ozan Hocam kısa bir sohbet sırasında sıkıştırmıştı araya ? beni çok çeker böyle şeyler. Ben de tabii arayışa koyuldum, ama Türkiye’ de maalesef pek peşinden koşulabilecek bir pazarı yok. Bira, kahve gibi kültürlerde de aynı parfümde olduğu gibi notalar var. Parfümdeki gibi çok bariz değil ama notalar, anımsamalar üzerinden şekilleniyor ki keyifli kısmı da bu zaten. Mesela bahsettiğim Weihenstephaner Vitus’ da; çok net muz, mango gibi egzotik nispeten kremsi bir gövde ve şerbetçiotu etkisi ile de şekillenen karanfil tatlarını çok rahat yakalarsınız. Bu bahsettiklerim tabii Türkiye’ de tekellerde bulunabilenler, onun haricinde inanılmaz bir skala var ki, hiç girmek istemedim. Zaten yeterince bela var başımda, yeni bir tane eklemek istemedim :) ama en azından kült olarak yerleşmiş olanların peşindeyim, inanın artık Türkiye’ de çok da zor bulunuyorlar.

Parfümdeki niş kavramının yerini birada; craft ve butik bira gibi kavramlar dolduruyor. Türkiye’ de Bodrum menşei GaraGuzu çok popüler mesela, ama ben henüz deneyemedim maalesef :) butik biralar arasında denediklerimden yine en keyiflileri Belçika menşei olanlar. Ozan Hocam’ ın referansı ile denediğim; Chimay Blue, Kwak, Tripel Karmeliet, Westmalle şimdilik en beğendiklerim oldu. Adı büyükşehir olsa da nispeten küçük sayılan bir şehirde bulunduğum için pek ulaşamıyorum maalesef. Bahsettiklerimi de başka şehirlerde, çok uzun uğraşlar sonucu, oldukça uçuk fiyatlara bulabildim :)

Bahsettiğiniz Alman birası da Grimbergen olabilir bu arada. Blonde olanı yine bahsettiğim Vitus’ a yakın bir karakterde, Amber olanı ise biraz issi sayılabilir, hazmı zor :)

Verdiğiniz bilgileri bilmiyordum bu arada, teşekkür ederim. Yani dediğim gibi, peşinden koşmayı düşünmüyorum; ne gücüm ne kaynağım kaldı çünkü :)
 

baykalbul

Administrator
Yönetici
Site Sahibi
TürkParfüm Üyesi
Öncelikle başınız sağolsun Baykal Hocam. Bira olayı da aslında parfüm vesaire gibi bir kültür ve skalası da en az parfüm kadar geniş bir kültür. Benim hiç bu olaylardan haberim yokken, Ozan Hocam kısa bir sohbet sırasında sıkıştırmıştı araya ? beni çok çeker böyle şeyler. Ben de tabii arayışa koyuldum, ama Türkiye’ de maalesef pek peşinden koşulabilecek bir pazarı yok. Bira, kahve gibi kültürlerde de aynı parfümde olduğu gibi notalar var. Parfümdeki gibi çok bariz değil ama notalar, anımsamalar üzerinden şekilleniyor ki keyifli kısmı da bu zaten. Mesela bahsettiğim Weihenstephaner Vitus’ da; çok net muz, mango gibi egzotik nispeten kremsi bir gövde ve şerbetçiotu etkisi ile de şekillenen karanfil tatlarını çok rahat yakalarsınız. Bu bahsettiklerim tabii Türkiye’ de tekellerde bulunabilenler, onun haricinde inanılmaz bir skala var ki, hiç girmek istemedim. Zaten yeterince bela var başımda, yeni bir tane eklemek istemedim :) ama en azından kült olarak yerleşmiş olanların peşindeyim, inanın artık Türkiye’ de çok da zor bulunuyorlar.

Parfümdeki niş kavramının yerini birada; craft ve butik bira gibi kavramlar dolduruyor. Türkiye’ de Bodrum menşei GaraGuzu çok popüler mesela, ama ben henüz deneyemedim maalesef :) butik biralar arasında denediklerimden yine en keyiflileri Belçika menşei olanlar. Ozan Hocam’ ın referansı ile denediğim; Chimay Blue, Kwak, Tripel Karmeliet, Westmalle şimdilik en beğendiklerim oldu. Adı büyükşehir olsa da nispeten küçük sayılan bir şehirde bulunduğum için pek ulaşamıyorum maalesef. Bahsettiklerimi de başka şehirlerde, çok uzun uğraşlar sonucu, oldukça uçuk fiyatlara bulabildim :)

Bahsettiğiniz Alman birası da Grimbergen olabilir bu arada. Blonde olanı yine bahsettiğim Vitus’ a yakın bir karakterde, Amber olanı ise biraz issi sayılabilir, hazmı zor :)

Verdiğiniz bilgileri bilmiyordum bu arada, teşekkür ederim. Yani dediğim gibi, peşinden koşmayı düşünmüyorum; ne gücüm ne kaynağım kaldı çünkü :)
Bayağı bir ayrıntısı varmış haha :D . Çok teşekkürler. Fırsat buldukça yazın lütfen..

Ozan'dan da bekleriz :D .

Bir ara bir tanıdığım vardı. İngiltere'de küçük bir restoranı var ailecek işletiyorlar.. Buradan ev yapımı şarap ? götürühor. Müşteriler bir memnun bir memnun ama İngiltere görevlileri ceza kesiyor. Butik biralar da sanırım izin alıyor ve denetime tabidir sanırım Avrupa'da.

Bu arada inşallah alkol fahiş vergiler düşer çünkü çok kör olan, ölen oldu sahte alkolden...

Girimbergen değil. Hagsssssghghtrööööödeeeeer diye okunuşu var. :D. Şaka değil gerçekten zor. Yarın videosunu atarım bulursam haha :D

Evet teşekkür ederim, Allah rahmet eylesin tüm sevdiklerimize hayırlısıyla dilerim...

Viski de ap ayrı bir alem diyorlar ama çok daha pahalı bir hobiymiş. Özellikle Japon viskileri çok pahalıymış.

Ben alkollü içkiler arasında tadını diğer alkollü içkilere göre sevdiğim Boğma, şarap, viskidir.. Boğma tatlı viski tadında bir şey, seyreltilmiş içimi oldukça rahat. Bu arada tadımlık içiciyim, ee Kuran'da cennette şarap var diyor, merak edip tadına bakmayalım mı :). Kimi islam hocası tadımlık da olsa içilmese daha iyi olur der ama direkt haram dememişti mesela Yaşar Nuri Öztürk ama o da tadımlık da olsa uzak durmak iyi demişti. Elmalılı Hamdi Nazır ise tsdımlıkwiçimliğe falan cevaz veren, günah değil diyenlerdenmiş. Neyse bu kadar dini bilgi yeter :D

12 yıllık Black Label içmiş birisi olarak çok güzeldi.. Red Label dan farkı daha isli tabiki sonuçta içi yakılmış meşe fıçısında daha çok bekliyor :D . Maalesef Red Label ve ünlü içkilere bakınca renklendirici konduğunu görmek üzücü. Boyamak parfümler gibi içkilerde de hele de ünlü viskiler de bile söz konusu maalesef

Eskiden viski içmek zengin işi idi Türkiye 'de. Ama espirisi yapılırdı "Ama Abd'de kamyoncular bile viski içiyor hep" diye şakalar yapılırdı ki kamyoncular maddi açıdan daha fakir diye bu şaka yoksa hor görmek günah yani... Neyse ben ara vereyim, siz yazarsanız yazın lütfen. Yarın bir daha okuyayım mesajları inşallah aklıma bir şeyler gelirse yazarım gene :) .
 

Perpetual_Burn

Üye
TürkParfüm Üyesi
Maalesef bira dışında diğerleri ile neredeyse hiç ilgilenmedim Baykal Hocam. Aslında zaten herhangi bir markete girip elinize alacağınız rastgele bir ürünün bile kendine ait bir dünyası, derin bir hobi alanı var. O yüzden bunlar saymakla bitmez :) Çıkaramadım dediğiniz birayı, alman birası da çok fazla var pazarda :) genelde de dediğiniz gibi uzun ve karmaşık adları :)
 

baykalbul

Administrator
Yönetici
Site Sahibi
TürkParfüm Üyesi
Maalesef bira dışında diğerleri ile neredeyse hiç ilgilenmedim Baykal Hocam. Aslında zaten herhangi bir markete girip elinize alacağınız rastgele bir ürünün bile kendine ait bir dünyası, derin bir hobi alanı var. O yüzden bunlar saymakla bitmez :) Çıkaramadım dediğiniz birayı, alman birası da çok fazla var pazarda :) genelde de dediğiniz gibi uzun ve karmaşık adları :)
Araştırdım hatta telimin şarjı bayağı azaldıydı :) . İnşallah bulacağım kardeşim aramaya devam :) . Çok güzel bira renkleri gördüm bu arada, hazır alman biralarında da. Butik biralara craft deniyormuş sanırım İngilizce.. Ayrı bir konu da mı açsak acaba :)
 

Perpetual_Burn

Üye
TürkParfüm Üyesi
Memo Oriental Leather

Soyutça çimenlerin arasında soğuk, pudralı ve temiz, anason serinliğinde güçlü bir lavanta ve tatlı kremsi minik vanilya bulutu ile oluşan aldehidik yasemin ilüzyonu, Must de Cartier Pour Homme baharatları, şerbetsi benzoin ılıklığında transparan amber akoru ya da benzeri bir şeyler. Drydown’ da, kurutulmuş melankolik samansı papatyalar ve buruk ıhlamur yaprakları.

İçine girilmesi gerçekten çok zor bir koku Oriental Leather, hatta direkt girilemiyor, çünkü erişim izni yok. Tekil olarak algılanamayan, fakat bir şekilde ben buradayım diyen; sedirsi, sandalsı, ambersi, iso e super gibi transparan ve ılık, MFK tarzı çeşit çeşit sentetik bileşenlerle örülmüş bir kale diyebilirim Oriental Leather için. Mesela aranızda mesafe varken nemli topraksı bir paçuli yayılımı mevcut; yaklaştığınızda ise bunun bir yanılgı olduğunu farkediyorsunuz ve karşınıza şekersi ılık ambersi bir gövde çıkıyor, yaklaşıyorsunuz ve o da puff.

Bazen lavanta bezeli fujer izler taşıyor, bazen de Giorgio Beverly Hills for Men, Jacques Bogart One Man Show gibi aldehit tabanlı retro maskülenlerin aldehit sarmalları içinde yüzen ardıç, muskat, kakule gibi aromatik tatlı baharatlı karakterlerinden anımsamalar yapıyor. Bazen de Must de Cartier Pour Homme gibi baharatlı bir çaya dönüşebiliyor, ya da güncel olan Robert Piguet Baghari’ deki sevmediğim aldehidik köpüksü yasemin formunda bana; yeni temizlenmiş banyo derzlerindeki birikmiş temizlik kimyasalı kokusu ambiyansı yaşatıp tiksindiredebiliyor. Ardıçtan olsa gerek ki, Memo’ nun meşhur serisinin en naif üyesi Irish Leather ile arasında ufak benzerlikler de hissediliyor Oriental Leather’ ın, özellikle de barındırmadıkları derileri benziyor ama.

Anlaşılacağı üzere oldukça soyut katmanlar barındıran bir üye Oriental Leather. Bu da onu koklanabilir olmasından daha çok kullanılabilir kılıyor. Hiç şüphem yok ki, kullanana anosmi yaratan katmanları çevreye bir o kadar yayılacak, bir o kadar da beğeni kazanacaktır. Bu arada tüm bunları görmezden gelerek net olarak söyleyebileceğim şey ise; Oriental Leather’ ın toplanıp güneşte kurutulmuş mayıs papatyalarının, ıhlamur yaprakları ile birlikte French Presste demlenmiş bir tür çiçek çayı olduğudur ya da bir çeşit MFK ve Memo’ nun Irish Leather ortak yapımı olduğu.
 

asaid

Üye
TürkParfüm Üyesi
Estée Lauder - Lauder for Men
ilk saniyeleri adeta klasik hacı şakirin sıcak su ile köpürtülmüş lifteki kokusu. bu sabunsu-pudralı his parfüm boyunca azalarak gidiyor.
ilk yarım saat juniper-citrus öncülüğünde. yanında özellikle ilk 10 dk.sında kendini önlerde gösteren misk adaçayı-galbanum(kasnı)-anason var. misk adaçayı bir ara çok öne çıkıyor, buruk-yeşil bir otsuluk ki bir de kasnı otu gibi bu burukluğu arttıracak bir nota ile kullanılması bana göre çok olmuş. Sabunsuluğun yanında adeta fazla demli ıhlamur-adaçayı çayı akoru oluşturmuş. Orta kısımda baştaki buruk otsu yapı kendini çoğunluğu karanfil-vetiver'den oluşan limonî çiçeksiliğe bırakıyor. Son kısım da citrus-çiçekler yok. Sabunsuluğunda çoğu kayıp. Yalnız pudralı sedir yanında hafif amber ve sandal da benim hissedebildiklerim. Tenden ayrılırken tatlılık sıfır, sadece hafif tozlu bir sandal. Kalıcılık tende 8 saat kadar, yayılım ilk 2-3 saat iyi seviyede.

özetle çokdan aza:
baş: ekşi-sabun-pudra-çok demli bitki çayı
orta: ekşi-keskin beyaz çiçeksi-sabun
son: pudralı-odunsu-amber
 

Perpetual_Burn

Üye
TürkParfüm Üyesi
EldO Putain des Palaces

Şarap, şampanya ve ruj izleri arasında; zencefil, kimyon, zerdeçal gibi oldukça kirli ve patates kabuğu kadar sert, tatsız buruk baharatlarla temellenip, oldukça kirli, endüstriyel izler taşıyan maskülen çiçek yaprakları ile bezenmiş fazlasıyla sert maskülen bir mazotlu deri akoru. Oldukça feminen, ama içinde bir o kadar da maskülen. Cronenberg’ in hastası olduğum Crash’ ını anımsatan; mekanik, şehvet, arzu ve beden bütünleşmesinin şişelenmiş hali. Tek sıkımlık hakkım olduğu için kendimi yiyorum şu an. Rien, Tom of Finland’ la falan yeterince asabım bozulmuştu zaten, hiç gerek yoktu gece gece.Neyse elinde olup da paylaşmak isteyen olursa

 

asaid

Üye
TürkParfüm Üyesi
Sigilli Athunis
başlangıç yanık sedirli keskin vetiver. tatlılık için ortaya kadar artan pudralı misk. sonda neredeyse biten tatlılıkla birlikte soğuk küllü odunsu vetiver.

Fumidus karşılaştırması:
Başlangıç tarzları Fumidus ile çok benzer ikisinde de yanık keskin vetiver hakim. Sonraları Fumidus kadar keskin değil ve çiçeksi misk ile daha tatlı. Fumidus'daki tatlılık çok az olmakla birlikte profili epey farklı, daha yeşil ot-amber karışımı bir tatlılık. Yine Fumidus keskin otsu yanık vetiver iken Athunis kullanılan yanık sedir ile odunsuluğu arttırılmış bir vetiver. Fumidusta bulunan vetiver daha yeşil ve yanına eklenen tatlılık daha ambersi-şurupsu iken Athunis'te vetiver odunsu ve tatlılığı çiçeksi-misk şeklinde. Yanık tarzları Athunis'te daha çok tamamen sönmüş gri soğuk kül şeklinde iken Fumidus'ta huş kullanılmasına rağmen daha reçinemsi yeşil (galbanum benzeri) bir yanıklık var. Athunis başlangıçtan sonra çabuk tatlanıyor. öyle ki başlangıca hakim olan küllü vetiver; sonraları tozlu misk ve odunsuluğun gerisinde kalıyor. sona doğru odunsu kül akoru tekrar üste çıkıyor. Fumidus'ta yeşil keskin yanık vetiver başlangıçta yoğun olmakla birlikte hemen sonrasında gelen huş ile birleşip reçinemsi yanık vetiver bir bütün halinde hep hakim nota. Yeşil-Ambersi Tatlılık her aşamada olmakla birlikte sadece yardımcı unsur ve yanıklık ile birlikte gittikçe azalmakta ta ki en son yeşil vetiver tek başına kalıncaya dek. Athunis'te misk ve yanık sedir parfüm'ün adeta ana kahramanlarından. orta kısma gelene kadar misk, başlangıçtaki yanık sedir-vetiver ikilisinin üstüne çıkıyor, vetiver altta kalıp odunsu misk baskın şekilde ilerliyor, sona doğru misk epey altta, yanık guaiac tarzı, soba içi küllü, odunsu yanık vanilik vetiver şeklinde devam edip sonlanıyor.

Yayılımları ilk saatler orta seviyede ikisinin de. tendeki kalıcılık Fumidus 8-9 saat kadar, Athunis 18 i zorluyor. Kıyafetteki koku profilleri, Fumidus hemen hemen aynı iken Athunis'de misk ve vanilik dokunuş daha az belirgin. gri sedir külü-vetiver ikilisi kokuya hakim, daha az katmanlı olsa da benim sevdiğim tarza daha yakın.
2'sini de çok beğenmekle birlikte burun farkıyla bu alandaki favorim hâlâ Fumidus. Şu da var ki: Athunis'in son kısımları Fumidus'u döver.


uyarı-1: tatlılıkdan kastım özellikle Fumidusda olmak üzere her 2 parfüm için de birçok kişi için bahse konu olmayacak ölçüde az, o yüzden "ambersi yeşil tatlılık"tan kastım sadece tatlılığın türüne işaret etmek. yoksa amber tatlılığında bir parfüm beklemeyin.

uyarı-2: Her 2 parfüm de "her" aşamada yanıklık içeriyor, azalıp artmalar var fakat en azı bile bu tarza alışkın olmayanlar için zorlayıcı olacaktır.
 

baykalbul

Administrator
Yönetici
Site Sahibi
TürkParfüm Üyesi
Still Life Olfactive Studio for women and men

Yumu kullanılmış denmiş ve hafifi mandalinamsı kokuyor parfüm. Creed Milisime Imperial ı anımsattı bana. Tatlılık gittikçe belirginleşiyor Sedir ve elemi reçinesi. Tütsü çok hissedemedim ama başlarda belli zaten ve Vetiver kasvetli parfüm havasında ki öyle kasvetli parfüm değil. Sevdim parfümü
 

Perpetual_Burn

Üye
TürkParfüm Üyesi
Tom Ford London

Tuzlu - Tatlı karışık tütsülenmiş baharat cümbüşü ve Castoreum’ vari misksi, dumanlı, kösele deri akoru ile başlıyor London. Baharatlardan; kirli ve kuru tensel kimyon, hafif yeşilsi sivri burukluğu ile kişniş daha ön planda, gövdede ise oldukça kuru ve ferah, hafif tatlı kabuksu kakule izleri var, fakat bunun kişniş kaynaklı mı olup olmadığını kestiremiyorum. Hatta kişniş bile kakule kaynaklı olabilir, ikisi de olmayabilir. En iyisi aklınızda tütsülenmiş genel bir baharat akoru canlanması galiba, kesinlikle bir baharat adı vereceksek; kimyon diyelim o zaman. Evet, çünkü gerçek bir kimyon bombası London. İlk birkaç denememde ilk yirmi dakikasıyla kimyon kaynaklı çok zorlamıştı beni hatta, ama tuhaftır giydikçe açılan bir koku London. İlk denemelerimdeki hayvansal kimyonlu dayak gibi açılışını artık istesem de bulamıyorum maalesef. Evet, toparlayacak olursak; tatlı, tuzlu ve tozlu, kuru, kirli, sıcak ama ferah olarak sıfatlanabilecek geniş skalalı ortadoğu esintili tütsülenmiş baharatlar ve terli misk tabanlı, dumansı kösele deri akoru olarak bahsedebiliriz açılışından.

İlk yarım saati biraz sert geçirsek de, balzamik yönü daha da güçleniyor London’ ın, hatta o genel kabul gören yumuşacık balzamik kokulardan birine dönüşüyor. Artık yeterince dinlenen tütsülü baharatları ile Serge Noire’ vari şöminelik cilalı ahşaplar (zararlıdır aslında) bütünleşiyor. Gövdede şişerek oluşan; tatlı reçineler ve laden bazlı fazlaca plastik amber akoru ile mevzu bahis baharatların kesişimi ile de London’ ın balzamik yönü oluşmuş oluyor. Buradaki yapı oldukça fenolsü, hatta kokladıysanız; sıkma (çakma) kehribar tesbihlerin buhar ya da farklı bir kaynakla ısı ile reaksiyonu durumundaki koku salınımı ile oldukça benzer ki, fenol kokusunun da bizzat kendisidir bu durum.

Evet, London; oryantal baharat cümbüşüyle, hayvansal miskli plastik ve kösele derisiyle ve tatlı balzamik yönüyle alışılagelmiş Tom Ford çizgisinin oldukça dışında bir Tom Ford, hatta benim en beğendiğim Tom Ford. Bahsettiğim balzamik profilin içinde tatlı vanilya, tütün, sandal gibi “soyutça” izler bulmuş olsam da, yazıyı sulandırmamak için bunlardan bahsetmek istememiştim. İlk yarım saati mi yoksa balzamik yönü mü derseniz; ben açılışını daha çok beğendim galiba. Uzun süre aç ve susuz kaldığınızda ağızda oluşan tat ve kokuyu, o dil ve çene etrafındaki yapışma hissini anımsatıyor, hatta plastik yönü; uzun süre tekrar tekrar doldurulup, kafaya dikerek kullanılan 1.5’ luk pet şişenin ağız kısmında oluşan misk kokusu ile de bağdaşıyor aklımda. Bu son yazdığımı umarım kimse tecrübe etmek zorunda kalmaz, ben öğrenci iken mecburi tecrübe etmiştim galiba. Bu arada London aşırı derecede ağız kurutan bir koku, her denememde en az 2 Litre falan su içtim. Deneyecek olanlar hazırlıklarını da yapsın derim. Farklı yorumlara baktığımda London’ ı Londra Metrosu ile bağdaştıranlar olmuş. Harika yakalamış bence, Londra’ da bulunmadım, fakat yaz aylarında Tramvay ve Metro ile ulaşımı fazlaca kullandım. Özellikle Ankara’ daki Batıkent - OSB Törekent metrosunu ilk yapıldığı yıllar kullandıysanız, London’ da benzer izler görmeniz de gayet mümkün.
 
Üst