Mugler’ ın Pure Leather’ ı bahsettiğim. Oud Divin’ ı diyorsunuz sanırım Said Hocam, maalesef henüz deneyemedim. Aslında birçok bahsettiğim şekilde kahve notası içeren koku denedim fakat inanın örneklemeye gelince hiçbiri aklıma gelmiyor. Mesela herkesin efsane şekilde kahve koktuğunu söylediği Fidelis’ de kahvenin zerresini almıyorum. Bence Fidelis Interlude kırması bir laden amberi sadece. Sanırım yine Safran da açıklanan notalar içinde, ki maalesef onu da alamıyorum Fidelis’ de Yine hatırladıklarımdan Mancera Aoud Cafe var. Gerçi Mancera da konumuz için ne kadar referans olacaktır emin değilim. Polonun Double Black’ i var, o da eh işte. Şimdilik aklıma gelenler ve tutunamadıklarım bunlar. Bir de formülasyon öncesi Ruh var elimde tek sıkım. Henüz koku içeriğine bakmadım, ama kapaktan bile ciddi anlamda Türk Kahvesi notları yakalayabiliyorum. Kıyabilirsem deneyeceğim umarım. Açıkcası kahve içeriğinin sentetik mi yoksa doğal mı olduğu konusunda net bir bilgi sahibi de değilim. Benimki aslında sadece bir öngörüydü, yani en azından bana sanki yapay akorlarla bir araya geliyorlarmış gibi gelmişti denediklerimin çoğunda. Mutlu Bey’ in özlerini ben de denemek istiyorum uzun zamandır. Kahve özü de elinde olduğunu bilmiyordum, umarım yakın vakitte denerim. Şöyle söyleyeyim aslında Said Hocam: Kahve kavrulmadan önce farklı; kavrulduktan sonra daha farklı, degass süresini doldurduktan sonra da daha farklı, öğütüldükten sonra tamamen farklı, demlendikten sonra bambaşka bir koku profiline sahip olabiliyor. Nitelikli bir kahve üzerinden söylüyorum tabii bunları. Yani aslında söylemek istediğim, her bir çekirdeğin kendine has, karakteristik bir kokusu var. Mesela geçen ay tükettiğim Cuba Serrano Lavado daha issi, çikolatalı, kirli tütüne yakın bir koku ve tat profiline sahipken bu ay tükettiğim Peru La Huaca daha tatlı hatta neredeyse şekerli bile diyebileceğim bir tat koku profiline sahip. Cuba koyu kavrum, Peru ise orta kavrumdu. Bu kahveleri ben fena olmayan cam bir kavanozda muhafaza etmeme rağmen ne tatları ne de kokuları ilk günkü gibi. Muhtemelen kahve ile bağım bu şekilde olduğu için burnum düz kahve kokularını ignoreluyor gibi düşünmüştüm bir süre, ama Pure Leather ile derdimin bu olmadığını anlamış oldum. Pure Leather, çok hoşlanmasam da; daha ikinci dalga, espresso bazlı süt içerikli kahvelere dokunarak bir şeyleri oluşturduğu için ve bunu bence başardığı için beni yakaladı diyebilirim. Oysa ki içine süt giren kahveyi kesinlikle sevmem. Yani benim için mevzu kahve üzerinden kurulan kompozisyonlarmış; ya kahve temaları üzerine çok eğilinmedi, ya da kahve temalı kokuları yapan burunlar kahve kavramına biraz daha düz bakıyor; ya da bunların hiçbiri, ben adamların yaptığını anlamıyorum. A Men serisinden bir kokudaki Kahve kompunu beğendiğime göre sanırım benim için problem kahvenin yapay veya doğal kullanılması da değil. Fazla uzattım galiba ahahPure Leather hangisi hocam hiç duymamıştım. Kahve'yi sert olarak reçinelerle karışık en gerçekçi aldığım R.Piquet'in ilk 1-1,5 saati, denediyseniz kalite olarak sizce nasıldı? Aslında özellikle biraz üst markalar kahve notasında sentetiklere bağlı kalmak zorunda değiller bazı meyve-cicek notalarında olduğu gibi. Çünkü kahvenin buhar distilesi ve diğer yöntemlerle elde edilen özleri mevcut diğer materyallere göre de aşırı pahalı değil, parfümörler isteseler çok iyi şekilde kullanmaları lazım halbuki. ben de buhar dist. ile elde edilmiş brezilya menşeli kahve özü var Mutlu beyden temin ettiğim, koku zaten yeni kavrulmuş kahve kokusu hem tende kalıcılık konusunda da gayet iyi, fiksatiflerle vs. parfümörler her türlü halleder zaten. bu konuda da sorun yaşamamaları lazım. zaten kahve'den daha pahalı birsuru materyal kullanıyorlar, neden acaba doğal kullanımına sık rastlanmıyor bilemiyorum.
Sonoma Scent | Fireside Intense
notalarından bağımsız olarak kimyon-kişniş-biberiye ile baharatlandırılmış etin ızgaraya bastırıldığında anlık olarak yükselen dumanı simgeliyor benim için. Doğal olarak bu yapıyı ise zeytin ağacı reçinesinde koklamıştım. içeriğe baktığım da ise himalaya - teksas sediri - hint ud'u ve huş'u diğerlerinden iki tık önde olarak kust kökü kirliliğine sahip bu tür bir çeşninin oluşmasında başlıca elementler olarak görüyorum. baş kısımda bu yapıya eşlik eden hafifçe limonî bir doku da varken, kısa sürede limonî tarafını kaybedip Hendley Fume'sinin başı ile hemen hemen aynı kıvama geliyor. Yaklaşık aynı fiyata satıldığını düşünürsek Fume katmanlaması ve değişken yapısı ile daha mantıklı bir tercih olacaktır. Herşeye rağmen bence ikisi de bu alanda oldukça başaralı bir profil sunuyor.
Belki hatırlarsınız Said Hocam, bana da FM Dawn aynı hissi vermişti. Biraz üst perdelerden yürüyen Ud tonları; et ve soğuk yağlı dokusuna yaklaşabiliyor gerçekten. Yine benzer olarak Vitrum da benim için kısa bir mangal macerasıydı, ama onda pişirilmeye çalışan bir ürün yoktu sadece, farklı olarak Markayı ve kokuyu sayenizde duyuyorum. Elinize sağlık, merak ettim.