İslam ve Osmanlı'da koku

Premiumperfume

Üye
TürkParfüm Üyesi
Bir çok ritüellerle benzemiş Tüm İnançlarda ve geleneklerimizde kokunun önemi oldukça büyük bizi maneviyat uhrevi dünya ilişkilendiren hayatımızın her anına tesir eden yegane 5 duygudan sadece birisi .yeri geldi bir sembol! yeri geldi bir araç! İç dünyamızda bazen en unutulmuş anıları bile hatırlamamızı sağlayan o eşsiz duyu
 

baykalbul

Administrator
Yönetici
Site Sahibi
TürkParfüm Üyesi
Bende linkin yazısını vereyim :

Naci Cem Öncel
NACİ CEM ÖNCEL
Geçmişten gelen güzel kokular
İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, insan nefesini koklayarak akciğer kanseri ve diyabet hastalığı tanısı koyabilecek bir "elektronik burun" geliştirdiklerini açıkladı. Gelecek için umut veren bu haberden hareketle gelin, koku ve sağlık arasındaki ilişkinin geçmişine uzanalım.
Naci Cem Öncel
Naci Cem Öncel
nacioncel@outlook.com
28.09.2014 - 16:20Hürriyet Haber
İNANCIN DAMITILMIŞ KOKUSU VE AL-KUHL

Koku, pek çok inanışta kutsallığın ve kutsal mekanların habercisidir. Bilge Kağan yazıtından, sandal ağacı (çıntan ağacı) kokusunun çok eski devirlerde Orta Asya Türklerince kutsal törenlerde kullanıldığını biliyoruz*. Rivayete göre eski zamanlarda, sakinleştirici kokusuyla ünlü öd ağacından beşikler yapılırdı. Hz.Muhammed’in de bebekken böyle bir beşikte uyuduğu söylenir. İşte o peygamber, kendisine bu dünyada sevdirilen üç şeyden biri olarak 'güzel koku'yu sayar. Peygambere atfedilen simge (rumuz) ise güldür. Nitekim kuşaktan kuşağa anltılan hikayelerde Selahaddin Eyyûbi, 1187’de Kudüs’ü Haçlılardan geri aldığında Mescid-ül Aksa'nın her yerini gül suyuyla yıkatmıştır. Yani kutsal mekan, sürülmesi sünnet sayılan güzel kokuyla temizlenmiş, manen arınmıştır. Böylesine değer verilen ve şifa kaynağı olduğuna inanılan gülün suyunu damıtmayı başaranlar da ortaçağın Müslüman alimleriydi. Cabir ibn Hayyan ve El-Kındî'yi izleyen büyük hekim İbni Sina, bir damıtma (distilasyon) tekniği icat etti. İlkeleri halen geçerli olan bu esans çıkarma tekniği, damıtılmış alkol elde etmenin de öncüsüdür. Nitekim Arapça'da göze çekilen sürme anlamındaki 'al-kuhl', parfüm yapımında kullanılan imbiğin Avrupalılara geçmesiyle 'alkol'e dönüştü! Bu dönüşüm, ilerleyen devirlerde Avrupa'da çok daha ucuz olan alkollü parfümlerin (ve tabii distile içkilerin) üretilmesiyle sonuçlanacaktır.

DOĞUMDAN ÖLÜME GÜZEL KOKMAK

Avrupa, bedenlerindeki ve giysilerindeki kötü kokuları parfümle perdelemeye çalışırken Osmanlı’da güzel koku hayatın her alanında kendini belli eden bir kültürdü. Itriyat erbabı attarlar, İstanbul esnafı içinde önemli bir yer tutuyordu. Gül başta olmak üzere, yasemin, menekşe, nergis, zambak, reyhan, karanfil, misk, amber, öd ağacı, kâfur ve sandal ağacı gözde kokulardı. Sarayların, konakların, camilerin, dergahların, özel kabirlerin; sandukaların, takıların, tespihlerin ve tabii giyeceklerin güzel kokmasına özen gösterilirdi. Mutfak sanatında yemeklerin, tatlıların ve içeceklerin hoş kokması esastı. Her yere yayılan güzel kokular elbette insan bedeninde kendine yer buluyordu. Saça, sakala, tene sürülen güzel kokular, yıkanma suyunun ayrılmaz unsuruydu. Hatta bazı camilerde şadırvanların suyuna koku eklenirdi. İngiliz elçisi Sir Edward Burton'un 1593'te hayretle gözlemlediği üzere yemekten sonra eller, "buhur suyu" denilen güzel kokan bir suyla yıkanıyordu. Yalnızca seçkinlerin erişebildiği bu kokunun terkibi, Topkapı Sarayı'nda geliştirilmişti.

OSMANLI'NIN AROMATERAPİSİ

Kokuya bu kadar düşkün bir medeniyetin, onun sağaltıcı etkisinden -ya da günümüz tabiriyle aromaterapiden- yararlanmaması düşünülemezdi elbette. Bu arada kötü kokuların hastalık teşhisindeki rolü de biliniyordu. Örneğin Celalüddin Hızır Hacı Paşa, 1400'lerin başında kaleme aldığı "Teshîl" adlı eserinde, teşhis için sidik kabındaki (kârûre) kötü kokuya ve değişikliklere dikkat edilmesini tenbihler. Klasik Osmanlı ilaçlarının önemli bölümü vücuda sürülen bitkisel yağlardı. Elbette bu yağlar sadece vücuda işlemekle kalmıyor hastaya güçlü bir koku terapisi de sağlıyordu. Mesela İshak bin Murad'ın, "Edviye-i Müfrede"de belirttiğine göre 'uykusuzluk illeti'nin "ilacı oldur ki (hastanın) başına papadye (papatya) ve badam yağın dürteler". Pek çok tıp kitabında lohusalara, hastalıktan yeni kalkanlara ve "başı ağrıdığı halde gönlü dönenlere" hoş kokulu nesneleri koklamaları tavsiye edilmiştir. Amber kan yaparken, menekşe kokusu solunum rahatsızlıklarına, yasemin koklamaksa kılıç yarasına iyi gelir. "Tuhfe-i Muradi"den öğrendiğimiz kadarıyla misk "dimağı kuvvetlendürür" ve soğuk algınlığını önler. Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın meşhur "Marifetname"sinde gül, "ateşli baş ağrısını geçirir, baygınlığa faydası vardır". İbn-i Sina'ya göre gül kokusu "ruha hitap eder ve rahatlatma etkisi vardır. Hızlı atan kalplerde çok yararlıdır". Bu doğrultuda gül kokusu, Osmanlı'da ruhsal hastalıkların tedavisinde kullanılmıştır. Bimarhanelerde zihinsel rahatsızlıklar, güzel kokuyla tedavi edilirken beraberinde daima uygun makamlarda "canlı" çalınan musıkî oluyordu.

YARINLARIN KOKUSUNU ALMAK

Karakterimizi şekillendiren geçmişimiz, güzel kokuların tarihinde müstesna bir yere sahip. Ancak coğrafyamız şimdilerde etrafına karanfil ve bergamot değil, kan ve barut kokusu yayıyor malesef. Değil yüzüne sürecek gül suyu, içecek su dahi bulamayan kalabalıklar yanı başımızda yaralarını sarmaya çalışıyor. Geçmiş gösteriyor ki sadece pis kokulardan şikayet ederek dertlerimize derman bulamayız. Öyleyse dipsiz tartışmalarla nefesimizi harcamak yerine yeni fikirlere ve yeni "elektronik burun"lara odaklanmak, hepimiz için en iyi tedavi olmaz mı?

*MERAKLISINA:
- Şennur Şentürk - Mary Işın (ed.), "Kutsal Dumandan Sihirli Damlaya: Parfüm", 2005.
- Erhan Aydın, "Eski Tu¨rk Yazıtlarındaki C¸ıntan Igac¸ ‘Sandal Agˆacı’ U¨zerine", Bilig, 2011.
- Ayten Altıntaş, "Gül - Gül Suyu, Tarihte, Tedavide ve Gelenekteki Yeri", 2010. Ayrıca yazarın konuyla ilgili çok sayıda eseri.
- Muhammed b. Mahmûd-ı S¸irvânî, "Tuhfe-i Murâdî", Haz. Mustafa Arguns¸ah, 1999
 

Premiumperfume

Üye
TürkParfüm Üyesi
Bende linkin yazısını vereyim :

Naci Cem Öncel
NACİ CEM ÖNCEL
Geçmişten gelen güzel kokular
İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, insan nefesini koklayarak akciğer kanseri ve diyabet hastalığı tanısı koyabilecek bir "elektronik burun" geliştirdiklerini açıkladı. Gelecek için umut veren bu haberden hareketle gelin, koku ve sağlık arasındaki ilişkinin geçmişine uzanalım.
Naci Cem Öncel
Naci Cem Öncel
nacioncel@outlook.com
28.09.2014 - 16:20Hürriyet Haber
İNANCIN DAMITILMIŞ KOKUSU VE AL-KUHL

Koku, pek çok inanışta kutsallığın ve kutsal mekanların habercisidir. Bilge Kağan yazıtından, sandal ağacı (çıntan ağacı) kokusunun çok eski devirlerde Orta Asya Türklerince kutsal törenlerde kullanıldığını biliyoruz*. Rivayete göre eski zamanlarda, sakinleştirici kokusuyla ünlü öd ağacından beşikler yapılırdı. Hz.Muhammed’in de bebekken böyle bir beşikte uyuduğu söylenir. İşte o peygamber, kendisine bu dünyada sevdirilen üç şeyden biri olarak 'güzel koku'yu sayar. Peygambere atfedilen simge (rumuz) ise güldür. Nitekim kuşaktan kuşağa anltılan hikayelerde Selahaddin Eyyûbi, 1187’de Kudüs’ü Haçlılardan geri aldığında Mescid-ül Aksa'nın her yerini gül suyuyla yıkatmıştır. Yani kutsal mekan, sürülmesi sünnet sayılan güzel kokuyla temizlenmiş, manen arınmıştır. Böylesine değer verilen ve şifa kaynağı olduğuna inanılan gülün suyunu damıtmayı başaranlar da ortaçağın Müslüman alimleriydi. Cabir ibn Hayyan ve El-Kındî'yi izleyen büyük hekim İbni Sina, bir damıtma (distilasyon) tekniği icat etti. İlkeleri halen geçerli olan bu esans çıkarma tekniği, damıtılmış alkol elde etmenin de öncüsüdür. Nitekim Arapça'da göze çekilen sürme anlamındaki 'al-kuhl', parfüm yapımında kullanılan imbiğin Avrupalılara geçmesiyle 'alkol'e dönüştü! Bu dönüşüm, ilerleyen devirlerde Avrupa'da çok daha ucuz olan alkollü parfümlerin (ve tabii distile içkilerin) üretilmesiyle sonuçlanacaktır.

DOĞUMDAN ÖLÜME GÜZEL KOKMAK

Avrupa, bedenlerindeki ve giysilerindeki kötü kokuları parfümle perdelemeye çalışırken Osmanlı’da güzel koku hayatın her alanında kendini belli eden bir kültürdü. Itriyat erbabı attarlar, İstanbul esnafı içinde önemli bir yer tutuyordu. Gül başta olmak üzere, yasemin, menekşe, nergis, zambak, reyhan, karanfil, misk, amber, öd ağacı, kâfur ve sandal ağacı gözde kokulardı. Sarayların, konakların, camilerin, dergahların, özel kabirlerin; sandukaların, takıların, tespihlerin ve tabii giyeceklerin güzel kokmasına özen gösterilirdi. Mutfak sanatında yemeklerin, tatlıların ve içeceklerin hoş kokması esastı. Her yere yayılan güzel kokular elbette insan bedeninde kendine yer buluyordu. Saça, sakala, tene sürülen güzel kokular, yıkanma suyunun ayrılmaz unsuruydu. Hatta bazı camilerde şadırvanların suyuna koku eklenirdi. İngiliz elçisi Sir Edward Burton'un 1593'te hayretle gözlemlediği üzere yemekten sonra eller, "buhur suyu" denilen güzel kokan bir suyla yıkanıyordu. Yalnızca seçkinlerin erişebildiği bu kokunun terkibi, Topkapı Sarayı'nda geliştirilmişti.

OSMANLI'NIN AROMATERAPİSİ

Kokuya bu kadar düşkün bir medeniyetin, onun sağaltıcı etkisinden -ya da günümüz tabiriyle aromaterapiden- yararlanmaması düşünülemezdi elbette. Bu arada kötü kokuların hastalık teşhisindeki rolü de biliniyordu. Örneğin Celalüddin Hızır Hacı Paşa, 1400'lerin başında kaleme aldığı "Teshîl" adlı eserinde, teşhis için sidik kabındaki (kârûre) kötü kokuya ve değişikliklere dikkat edilmesini tenbihler. Klasik Osmanlı ilaçlarının önemli bölümü vücuda sürülen bitkisel yağlardı. Elbette bu yağlar sadece vücuda işlemekle kalmıyor hastaya güçlü bir koku terapisi de sağlıyordu. Mesela İshak bin Murad'ın, "Edviye-i Müfrede"de belirttiğine göre 'uykusuzluk illeti'nin "ilacı oldur ki (hastanın) başına papadye (papatya) ve badam yağın dürteler". Pek çok tıp kitabında lohusalara, hastalıktan yeni kalkanlara ve "başı ağrıdığı halde gönlü dönenlere" hoş kokulu nesneleri koklamaları tavsiye edilmiştir. Amber kan yaparken, menekşe kokusu solunum rahatsızlıklarına, yasemin koklamaksa kılıç yarasına iyi gelir. "Tuhfe-i Muradi"den öğrendiğimiz kadarıyla misk "dimağı kuvvetlendürür" ve soğuk algınlığını önler. Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın meşhur "Marifetname"sinde gül, "ateşli baş ağrısını geçirir, baygınlığa faydası vardır". İbn-i Sina'ya göre gül kokusu "ruha hitap eder ve rahatlatma etkisi vardır. Hızlı atan kalplerde çok yararlıdır". Bu doğrultuda gül kokusu, Osmanlı'da ruhsal hastalıkların tedavisinde kullanılmıştır. Bimarhanelerde zihinsel rahatsızlıklar, güzel kokuyla tedavi edilirken beraberinde daima uygun makamlarda "canlı" çalınan musıkî oluyordu.

YARINLARIN KOKUSUNU ALMAK

Karakterimizi şekillendiren geçmişimiz, güzel kokuların tarihinde müstesna bir yere sahip. Ancak coğrafyamız şimdilerde etrafına karanfil ve bergamot değil, kan ve barut kokusu yayıyor malesef. Değil yüzüne sürecek gül suyu, içecek su dahi bulamayan kalabalıklar yanı başımızda yaralarını sarmaya çalışıyor. Geçmiş gösteriyor ki sadece pis kokulardan şikayet ederek dertlerimize derman bulamayız. Öyleyse dipsiz tartışmalarla nefesimizi harcamak yerine yeni fikirlere ve yeni "elektronik burun"lara odaklanmak, hepimiz için en iyi tedavi olmaz mı?

*MERAKLISINA:
- Şennur Şentürk - Mary Işın (ed.), "Kutsal Dumandan Sihirli Damlaya: Parfüm", 2005.
- Erhan Aydın, "Eski Tu¨rk Yazıtlarındaki C¸ıntan Igac¸ ‘Sandal Agˆacı’ U¨zerine", Bilig, 2011.
- Ayten Altıntaş, "Gül - Gül Suyu, Tarihte, Tedavide ve Gelenekteki Yeri", 2010. Ayrıca yazarın konuyla ilgili çok sayıda eseri.
- Muhammed b. Mahmûd-ı S¸irvânî, "Tuhfe-i Murâdî", Haz. Mustafa Arguns¸ah, 1999
Eline sağlık Baykal bey böyle daha iyi olmuş
 

baykalbul

Administrator
Yönetici
Site Sahibi
TürkParfüm Üyesi
https://turkparfum.net/konu/turk-kulturu-parfumler-islam-osmanli-vb-parfumler.46/#post-8148 linkindeki konunun aynısını buraya da yazayım :) . Belirteyimki tekrar boş yere okumayasınız arkadaşlar :) :

Fatma Karaman'ın haberi

Bihter Ergül kişiye özel kokular hazırlayan bir esans uzmanı. Osmanlı arşivlerine girerek sultan ve padişahların kullandığı kokuları ortaya çıkaran Ergül’e göre Hürrem Sultan portakal çiçeği, orkide ve karanfil seviyordu.

Hürrem Sultan, nilüfer ve portakal çiçeği kokardı, Fatih Sultan Mehmet mor menekşe ve sandal ağacı esansı kullanırdı. Mihrimah Sultan hanımeli ve papatyaya bayılır, II. Abdulhamit mimoza ve kavun kokusuyla tanınırdı... Peki bunları nerden mi biliyoruz?

Topkapı Sarayı arşivlerinde sultan ve padişahların kokularını araştıran Bihter Ergül'den. Ergül bir de site açmış. Yavuz Sultan Selim'den Genç Osman'a Mimar Sinan'dan Hatica Sultan'a tarihe damgasını vuran pek çok önemli ismin kullandığı kokuları, kisiyeozelkoku adlı sitede bulabilirsiniz.

Kleopatra, Napolyon, Sezar gibi dünya tarihine yön veren şahsiyetlerin kokularını da yeniden üreten Ergül ile saraylardan gelen kokuları, karakter ve ten özelliğine bakarak kişiye özel tasarladığı parfümleri konuştuk.

Osmanlı arşivlerini araştıran Ergül, küçük yaşlardan beri kokulara merakı olduğunu söylüyor. Bu merakını keşfeden annesinin onu yaz tatillerinde Ermeni bir arkadaşlarının koku dükkanına yolladığını anlatan Ergül "Üniversite yıllarında kokuyla hobi olarak ilgilenmeye başladım.

,Sosyoloji mezunuyum ama kokulara merak saldım. Üç yıldır dükkanımda kişiye özel kokular hazırlıyorum, eğitimler veriyorum. Dört sene önce de aklıma padişahların, sultanların nasıl koktuğu sorusu takıldı. Kendimi Topkapı Sarayı'nda buldum.

Onlar da bana yardımcı oldu ve arşivleri açtılar. Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman, Abdülhamit gibi padişahların ve Hürrem, Hatice, Kösem ve Mihrimah Sultan gibi saray kadınlarının kokularını araştırdım ve birebir ortaya çıkardım" diyor.

Son yıllarda Osmanlı'ya yönelik yoğun ilgiyle satışların arttığını belirten Ergül en çok Hürrem Sultan kokusunun talep gördüğünü söylüyor:

"Sarayda esans kullanımı statüye göre değişirdi. Valide Sultan'ın 70 gram esans kullanma hakkı vardı, cariyelerin ise ayda üç gram. Hürrem'in aşk kadını olduğu bilinen bir şey. Kullandığı esansın içinde portakal çiçeği, karanfil, orkide, frezya, misk, gül ve nilüfer bulunuyor.

Bu kokular hem güçlü bir karakterin hem de özgüvenin kanıtı. Ayrıca sarayda yürürken kokusu yayılsın diye ayaklarını lavanta yağıyla ovdururmuş.

Hatice Sultan ise Hürrem'in tersine daha masum bir koku kullanırmış. Esansında bergamot, hanımeli, yasemin, gülhatmi, vişne, vanilya, zencefil, böğürtlen ve çikolata gibi birçok farklı karışım kullanmış. Kokunun karışımına bakınca bergamot ve vişne onun maceraperest ve tutkulu olduğunu, çikolata ve hanımeli ise çocuksu bir yönü olduğunu ele veriyor."

Fatih'inki otoritesini yansıtıyor

Saltanatıyla olduğu kadar sevdasıyla da dillerden düşmeyen Kanuni Sultan Süleyman ise amberin, sandal ağacı, misk ve vanilyadan oluşan bir koku kullanmış:

"Bunun yanı sıra, narenciyelerden portakal ve 18 çeşit değişik bitki ve baharat karşımı ilave edilmiş, ortaya da güç ve iktidar duygusunu yansıtan bir koku çıktı. Zaten kokladığınızda 'Kanuni böyle kokabilirdi' diyebiliyorsunuz. Yavuz Sultan Selim'in kullandığı koku ise, misk, kehribar, vanilya, kakaodan oluşuyor. Kehribar gücü temsil ederken kakao ve vanilya eğlenceli bir yanının olduğunu gösteriyor.

Yeni bir çağı açan Fatih Sultan Mehmet'in farklılığı kokusuna da sirayet etmiş. Diğerlerine kıyasla daha tatlı ve baharatlı bir kokusu var. Paçuli, sedir ve sandal ağacı, tarçın, kehribar, gül, menekşe ve frezya bulunuyor. Sedir ve sandal ağacı otoriter bir lider olduğunun kanıtı.

Herbirinin ayrı karakteri var, tamamen doğal

Bihter Ergül dileyenlere özel esans hazırladığını söylüyor. Kleopatra, Napolyon, Sezar gibi dünya tarihine yön veren önemli isimlerin de kokularını hazırlayan Ergül, kişiye özel koku isteyenlere yaş, cinsiyet, yeme-içme alışkanlıkları, uyku düzeni gibi soruların sorulduğu formlar doldurtuyor:

"Hiçbir katkı maddesi kullanmıyorum. Her kokunun bir karakteri var ve hepsi kişinin kendisiyle bağdaşır. Buna hal ve tavırlarımız, alışkanlıklarımız dahil. Kişi eğer son dönemde depresyon geçirdiyse, koku hazırlarken onu da göz önünde bulunduruyorum.

Ten rengi de önemli ama daha da önemlisi ter salgısı. Giyim tarzı da önemli. Sportif giyinen kişide kaslar daha rahat olduğu için kokuyu daha güzel taşıyabiliyor.

Kadın topuklu ayakkabı giyiyorsa, kasları kasıldığı için hormonal denge farklılaşıyor. Dişilik ortaya çıkıyor. Topuklu giyenler için özellikle daha baharatlı, oryantal kokuları tercih ediyoruz."

Atatürk misk-i amber severdi

Bihter Ergül'e yakın zaman tarihteki liderlerin sevdiği kokuları ortaya çıkarmayı düşünüp düşünmediğini soruyoruz:

"Mustafa Kemal Atatürk'ün sık sık misk-i amber kullandığını biliyoruz. Misk-i amber, sakinlik, dinginlik verirken aynı zamanda kıvrak zekayı geliştirir.

Cumhuriyetin geleceği açısından önemli kararlar alacağı Sivas ve Erzurum Kongresi'ne giderken cebinde misk-i amber taşırmış. Sık sık koklarmış."
 

baykalbul

Administrator
Yönetici
Site Sahibi
TürkParfüm Üyesi
https://turkparfum.net/konu/turk-kulturu-parfumler-islam-osmanli-vb-parfumler.46/#post-8147 linkindeki konunun aynısını buraya da yazayım :) . Belirteyimki tekrar boş yere okumayasınız arkadaşlar :) :

Asırlık Parfümün Sırrı İzmir'de

İzmirli koleksiyoncu ve araştırmacı Aybala ve Nejat Yentürk çifti, Osmanlı ve erken Cumhuriyet döneminden kalan binlerce parçalık parfümeri örneğinden Osmanlı Kozmetolojisi adında koleksiyon oluşturdu.
17 Şubat 2014 Pazartesi 11:16
asirlik-parfumun-sirri-izmir-de-5677375_8742_o-jpg.2301



Diğer resimler altta arkadaşlar.. @Debussy hocam özelliklesenin konun, seveceksin :) eğer yeni görüyorsan daha zevk :) ..

İzmirli koleksiyoncu ve araştırmacı Aybala ve Nejat Yentürk çifti, Osmanlı ve erken Cumhuriyet döneminden kalan binlerce parçalık parfümeri örneğinden Osmanlı Kozmetolojisi adında koleksiyon oluşturdu.

Aybala Yentürk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, güzel kokunun Müslüman toplumlar için önemli olduğunu, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Anadolu topraklarında bu değerin yaşatıldığını belirtti.

Osmanlı Kozmetolojisi başlığı altında araştırma yapmaya 21 yıl önce başladıklarını anlatan Yentürk, "Koleksiyon, insanın bedenine süslenme ve temizlenme alanında yaptığı her türlü müdahaleyi kapsıyor. Bu çalışmayı karşılaştırmalı yürütüyoruz. Sadece Osmanlı topraklarını çalışmıyoruz. Avrupayani Batı ile karşılaştırmalı çalışma yapıyoruz. Elimizde bununla ilgili çok geniş bir koleksiyon var" dedi.

Orta Çağ'da İslam coğrafyasında çok çeşitli ve bazı pahalı parfümlerin üretildiğini dile getiren Aybala Yentürk, güzel koku kullanım alışkanlığının Haçlı Seferleri ile Batı'ya taşındığını kaydetti.

Çalıkuşu da koleksiyonda

Reşat Nuri Güntekin'in Çalıkuşu adlı eserinden ilham alınarak 1920'li yıllarda üretilen ve son günlerde sıkça tartışılan Çalıkuşu parfümünün kutusunu da daha önce koleksiyona kattıklarını anlatan Aybala Yentürk, şöyle konuştu:

"Bizim koleksiyonumuza nicelik değil ama nitelik olarak ivme kazandıran bir parçaydı ve onu bulmak bize nasip oldu. Çalıkuşu parfümü hem Türk edebiyatı hem de Türk parfümcülüğü açısından bir ilk. Avrupa'da örnekleri var ama Anadolu'da ilk kez bir firma, Altunçiçek firması bir eserden ilham alarak parfüm üretiyor. Parfümün kutusu kitap şeklinde yapılmış ve kutunun kapağında Feride ile Kamran'ın buluşmasını anlatan Osmanlıca bir bölüm de yer alıyor."

Parfümün kutusunu bulabildiklerini, ancak parfüm şişesinin kayıp olduğunu anlatan Aybala Yentürk, bu nedenle nasıl bir koku olduğunu tam olarak bilmediklerini söyledi.
Romandaki Feride'nin eğitimi ve kişiliği ile Türk toplumu ve edebiyatı için yeni bir karakter olduğunu ifade eden Aybala Yentürk, parfümün de Feride'ye yakışır modernlikte olabileceğinin altını çizdi.

Afrika'ya giden Atatürk resimli parfüm

Koleksiyondaki başka bir değerli örneğin de Avrupa'da üretilen ancak Afrika ülkelerine ulaşan bir parfüm olduğunu aktaran Aybala Yentürk, parfümün kutusunda Milli Mücadele yıllarını anlatan top, uçak, Türk bayrakları ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün resminin yer aldığını kaydetti.

Kurtuluş Savaşı'nın birçok topluma ilham olduğunu söyleyen Aybala Yentürk, "Bu bir Avrupa tarzı örnektir, ancak Doğu beğenisine uygun tasarlanmış. Fransız bir üretici Atatürk'ten ilham alarak Kuzey Afrika ülkeleri için parfüm üretmiş. Parfümün siluetinden kubbe şeklindeki şişenin Doğu zevkine hitap ettiğini anlayabiliyoruz" dedi.

Osmanlı topraklarına alkol içeren parfümün 2. Abdülhamit döneminde girdiğini, 2. Abdülhamit'in de Eau de Cologne kullandığını söyleyen Yentürk, "Daha önce bizim parfümlerimiz kokulu su, macun ve esanstı. Osmanlı topraklarına parfümün ilk gelişi 19. yüzyılın ilk yarısına rastlar" ifadesini kullandı.

Hala kokan parfümler var

Aybala Yentürk, Osmanlı topraklarındaki ilk batı tipi parfüm üreticisinin ise Ahmet Faruki olduğunu ve 1894 yılında parfüm üretmeye başladığını söyledi.
Osmanlı döneminde geleneksel kokuların misk, amber, tarçın, gül suyu olduğunu dile getiren Yentürk, "En başından itibaren koleksiyonumuzun duruşu vardı, biz Doğu'nun Batı'ya karşı zenginliğini ortaya seren bir çalışma yapmak istedik. Çünkü Doğu çok zengin, Osmanlı da bunun uzantısı. 19. yüzyıl da üretilen bazı parfümler hala kokuyor çünkü sentetik değil, doğal malzemelerle üretilmiş" diye konuştu.


Aybala Yentürk, sahip oldukları geniş koleksiyonun Osmanlı ve Doğu parfümcülüğünün zenginliğini ortaya koyduğunu, bu zenginliği de sergileyerek halkın ilgisine sunmayı istediklerini sözlerine ekledi. - İzmir

Kaynak: AA

İzmirli koleksiyoncu ve araştırmacı Aybala ve Nejat Yentürk çifti, Osmanlı ve erken Cumhuriyet döneminden kalan binlerce parçalık parfümeri örneğinden Osmanlı Kozmetolojisi adında koleksiyon oluşturdu.
vintage-farooki-extrait-o-iris-osmanlica-arapca-yazi-parfum-stamboul-istamboul-sisesi2c-jpg.2303


Üstteki şişe vintage farooki extrait o iris osmanlıca arapça yazı parfüm Stamboul İstamboul heyecan verici bir şişe. Renkde harika, heyecan verici..

Aybala Yentürk, güzel kokunun Müslüman toplumlar için önemli olduğunu, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Anadolu topraklarında bu değerin yaşatıldığını belirtti.

vintage-osmanli-zamani-cumhuriyret-ilk-donemlerine-ait-vintage-parfumler-kokular-sisele-jpg.2304


Üstte Vintage Osmanlı zamanı Cumhuriyret ilk dönemlerine ait Vintage Parfümler, kokular şişeleri ve kutu

Kolleksiyonda, Reşat Nuri Güntekin'in Çalıkuşu adlı eserinden ilham alınarak 1920'li yıllarda üretilen ve son günlerde sıkça tartışılan Çalıkuşu parfümünün kutusu da bulunuyor.
vintage-izmir-osmanli-parfumleri-ve-cumhuriyet-ilk-donemler-koleksiyoncu-aybala-yenturk-i-jpg.2309


Üstte, Vintage İzmir Osmanlı parfümleri ve Cumhuriyet ilk dönemler koleksiyoncu Aybala Yentürk isimli bayanın resimi, eşinin isimi Yenal bey ve beraber bu koleksiyonu yaptıklarını söylemiştik..

osmanli-donemi-turk-osmanli-subayi-resimli-parfum-kutusu-ve-parfum-koku-siseler-kolek-jpg.2316


Üstte resimde Aybala Osmanlı dönemi Türk Osmanlı subayı resimli parfüm kutusu ve parfüm koku şişeler koleksiyonu ve TC ilk dönemi. İki tarafda Osmanlı Sancağına, Osmanlı Bayrağına dikkat :) Maşallah :) Türk Bayrağı'nda da olan Ay-Yıldız....

aybala-hanim-ve-yenal-yenturk-vintage-osmali-donemi-ve-tc-ilk-donemi-vintage-parfum-kole-jpg.2311


Osmanlı dönemi Türk Osmanlı subayı resimli parfüm kutusu ve parfüm koku şişeler koleksiyonu ve TC ilk dönemi. Aybala Yentürk resimdeki kişi..

aybala-yenturk-tarihi-vintage-parfum-koklarken-siseden-tc-ilk-donemi-ve-osmanli-parfum-jpg.2312


Aybala Yentürk Tarihi Vintage parfüm koklarken şişeden TC ilk dönemi ve Osmanlı parfüm.. Parfüm sıcı rengi harika ve dediğimiz gibi doğal olduğu için hala kokuyormuş. Bunu kendileri söylüyor.. Maşallah diyelim bu koleksiyona sahip olmak Vintage severlerin hayali en azından koklamak..

harika-bir-altin-altin-kenarli-parfum-kutusu-tokali-tahta-olabilir-ve-icinde-osmanli-ve-jpg.2314


Bu kutu özellikle hoşuma gitti maşallah. Şişede güzel sayılır. Şişe üzerinde İngiliz tarzı sanırım şapkalı bir bayan var. Çiçek kokluyor gibi. Kutu metal veya tahta ve altımsı sanırım veya altın yaldız kullanılmış, tokalı bir kutu.. Üst kapak içi ve kutu içi yumuşak bez veya kartonla kaplanmış beyaz renkli..

vintage-tarihi-osmanli-donemi-ve-turkiye-c-ilk-donemi-parfum-siseleri-kolonya-sisesi-jpg.2319


Vintage tarihi Osmanlı dönemi ve Türkiye C ilk dönemi parfüm şişeleri Kolonya şişesi çubuklu milli büyükçe şişeler tabanı metal kırılmalara karşı sanırım. Evet altta bundan bahsettim, ince dipli şişler düşünce kolay kırılırlar.. Gül desenli sanırım, iki adet porselen parfüm veya koku şişesi de var..

vintage-tarhihi-osmanli-devleti-ve-turkiye-ilk-donemi-parfum-koku-sieleri-icinde-milli-k-jpg.2317


Üstte Vintage Tarhihi Osmanlı Devleti ve Türkiye ilk dönemi Parfüm koku şişeleri içinde milli kimi el boyutlarında büyük ve kırılmaya karşı dibi metal kimi. Antikanın yararları işte, eski teknolojileri görüyorsunuz. Mesela ben 1-2-3 ml ve üstü şişelere ve kimi şişelere de dibine izolabant falan koyuyorum düşünce kırılmasın diye. Çünkü dipleri çok ince oluyor ve düşünce kırılıyor maalesef. Çok oldu bana maaleef kırılma olayı.. Şişeler avuçtan daha büyük uzunlukları 3'ünün arkadaşlar, hocalar..

vintage-osmanli-turkiye-ilk-donemi-ici-oluklu-mukavva-oluklu-karton-kagit-parfum-kutusu-jpg.2318


Vintage Osmanlı Türkiye ilk dönemi içi oluklu mukavva oluklu karton kağıt parfüm kutusu tarihi. Gene bir teknoloji tarihine tanıklı ediyoruz. Demek bu yay gibi korumalı oluklu muhavva, oluklu karton eskiden bulunmuş. Türkiye'de oluklu mukavva olayını Sakıp Sabancı Sabancı Holding olarak fabrika açmak suretiyle yapmıştı çok eskdien.. Bu kutunun resimi yukarıda var arkadaşlar, o parfüm kutusu bu kutu..

Arkadaşlar bu resimlerin daha büyüklerini araştıracağım ve ek bilgileri inşallah, bulursam eklerim.. :) .
 
Üst